Konu hakkında daha derinlemesine bilgi sahibi olmak isteyenler aşağıdaki bağlantıları takip edebilirler;
- Munger on Middlemen (podcast): Mike Munger of Duke University talks with EconTalk host Russ Roberts about the often-vilified middleman–someone who buys cheap, sells dear and does nothing to improve the product. Munger explains the economic function of arbitrage using a classic article about how prices emerged in a POW camp during World War II.
- Desert Island Game (game, beginner): Can you learn something about trade and cooperation by being marooned on a desert island?
- Trade Ruler (game, advanced): As the Supreme Ruler of an island, you want the country to prosper. By engaging in international trade, you can achieve this goal.
- All Hail Ticket Scalpers! (article): Jim Caple at ESPN argues that ticket scalping is the epitome of a victimless crime and should not be made illegal
- Middlemen and Markets (article): Professor Stephen Davies explains how the middleman can save lives and increase well-being
- Cavemen and Middlemen (article): Richard Fulmer discusses how middlemen expand markets and offer greater opportunities for specialization and growth.
- The Paradox of the Middleman (article): This blog posting argues that the middleman will exist as long as information exists and that the information age calls for a new type of middleman.
- Is Ticket Scalping Legitimate? (debate forum): Join the debate! This website offers users the opportunity to argue the pros and cons of ticket scalping
EMİNİM BU ADAMLARDAN NEFRET ETMEMİZ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORSUNUZ
Karaborsacılar hakkındaki duygularınız neler? Eğer onların sizden önce davranıp elde ettikleri bir bilete, normal satış fiyatından çok daha yüksek bir bedel ödemek zorunda kaldıysanız, onlar hakkında pek iyi düşünmüyor olabilirsiniz. Bu davranış sadece bizim ülkemizle sınırlı değil. İngiltere’deki ‘bilet simsarları’ da, en az buradaki karaborsacılar kadar kötü şöhrete sahip.
Ama şunu düşünmenizi isterim: Neden kendi yaptığınız bir işten dolayı onlara sinirlisiniz? Elbette normal fiyattan çok daha fazla ödediniz ama bunu kendi rızanızla yaptınız. Yani, bu demek oluyor ki, bu, sizin açınızdan yapmaya değer bir şeydi. Bir de alternatiflerini düşünün. Bunlardan biri, inanılmaz uzun bir bilet kuyruğunda saatler geçirmek olabilirdi. Bir diğeri ise tamamen şansa bağlı bir çekilişle kazananların belirlenmesi olurdu. Bu durumda bilet size çıkmayabilirdi, belki o etkinliğe gitmeyi sizin kadar arzu etmeyen, o bilete sizin biçtiğinizden çok daha az değer biçen birine gidebilirdi. Buradaki sorun, konser ve maç gibi etkinliklere gitmek isteyen insanların sayısının, belirli bir kontenjandan fazla olmasıdır. Karaborsa gibi ikinci bir pazar, bu biletlere normalin çok daha üzerinde değer biçen insanların sahip olabilmesini sağlıyor. Fakat neden bu insanlar, karaborsacılardan bu kadar şikayet ediyorlar?
Aslında bu tepki sadece bu konuyla ilintili değil. Bu düşmanlık daha çok komisyonculara, yani satıcılarla alıcıları buluşturan aracılara karşı gösteriliyor. Yaygın olarak paylaşılan görüş, komisyoncuların alınıp satılan metaya hiçbir değer katmadıkları, çünkü fiziksel olarak hiçbir üretimde bulunmadıklarıdır. Bu tamamen hatalı bir görüş.
Değer, çalışarak üretilmez. Siz bütün gün çalışıp bir şeyler yapmış olsanız dahi, eğer o şeylere talep yoksa, ürettiğiniz şeylerin bir pazar değeri yoktur. Bir şeyin değerini belirlemenin yolu, ona insanların ne kadar para vermeye istekli olduklarına bakmaktır. Eğer bir kişinin malına bir başkası, sahibinin ona biçtiğinden daha fazla değer biçiyorsa, komisyoncunun işlevi burada o iki kişiyi buluşturup alışverişin gerçekleşmesini sağlamaktır. Her iki taraf da bu işten karlı çıkar. İktisadi tabirle, refah artmış olur. Komisyoncular, pazar ekonomisinin işleyişinde hayati bir role sahiptir. Bazen bu rol kelimenin tam anlamıyla hayati olmuştur. Bir çok insan, yiyeceğin ucuz olduğu bir yerden yiyecek satın alınıp yiyecek sıkıntısı yaşanan yerlere daha pahalıya satılmasını yanlış bulur.
18.yy’da Fransa’da, bunu durdurmak için kanunlar vardı; siz, yiyeceğin bol olduğu bir yerden yiyecekleri satın alıp kıtlığın olduğu yerde satamazdınız. Bunun sonucu Fransa’da defalarca yiyecek kıtlığı yaşandı ve -gerçek anlamıyla- insanlar açlıktan öldüler. İngiltere’de ise tam tersine bu tür bir ticareti yasaklayan yasalar bulunmuyordu. Bazı yerel yiyecek sıkıntıları ve fiyatların aşırı yükselmesi görüldü ama insanların açlık çektiği durumlar yaşanmadı.
Öyleyse tüm bunlardan çıkarılacak şey, karaborsacıların, tıpkı diğer komisyoncular gibi, pazar ekonomisinde önemli bir işleve sahip olduğudur. Pazar ekonomisi, aracılar olmaksızın işleyemez. Onlar ekonomik işleyişte merkezi bir konumdadır, onlarsız bir ekonomi, işlevini gerçekleştiremez ve toplam refah, bu durumdan kesinlikle zarar görür.
Kaynak: Learnliberty.org
Konuşmacı: Prof. Dr. Steve Davies / Institute of Economic Affairs
Çeviri: Seçkin Soysal
Redaksiyon: Soner Bastiat