Konu hakkında daha derinlemesine bilgi sahibi olmak isteyenler aşağıdaki bağlantıları takip edebilirler;
- Give Directly: http://bit.ly/1Eprlh9
- Why Doesn’t Aid Work: http://bit.ly/1L9gdN5
YOKSULLUĞA KARŞI ETKİLİ HAYIRSEVERLİK PROJELERİ
1950 ve 2000 yılları arasında Batılı devletler ve STK’lar dış yardımlar için 2.3 trilyon dolar harcadı. Ancak pek çok kalkınma ekonomisti paranın refahı kalıcı olarak artırıp artıramayacağını merak ediyordu.
Peki daha iyi bir yol var mı? Yoksulların ihtiyaçlarının belirlendiği dış yardım programlarının çoğunu devlet, STK ve uzmanlar tepeden aşağıya doğru oluşturur. Fakat bu yöntemlerin yürümüyor oluşunun dört temel sebebi var. Öncelikle bu sistemler yerelin ihtiyaçlarına dair bilgiden yoksundurlar. Uzmanlar yoksul Afrikalıların neye ihtiyacı olduğunu bildiklerini düşünürler; ancak sorun şu ki onların hayatları, talepleri ve yerel şartları hakkında bilmediğimiz çok şey var. Bu bilgilere sahip olmadan yaptığımız her plan yetersiz, hatta yıkıcı olabilir.
Küçük bir örnek verelim. Jeffrey Sachs’ın Milenyum Köyleri projesi kapsamında Ugandalı köylülere yüksek verimli tohum ve gübre verildi ve böylece mısır üretimi daha verimli hale geldi. Üretim %300 arttı. Ancak köyde fazla ürünler için bir ambar ya da bu ürünleri taşımak için yol olmadığından dolayı kalan ürünler fare ve haşerat tarafından yendi. Fareler de hastalık getirdi.
Bu yöntemin ikinci sorunu ise bürokratik verimsizlikleri beraberinde getirmesi. Yönetim için harcanan para arttıkça en çok yardıma ihtiyacı olan yerlere ulaşabilmek aynı derecede zorlaşıyor.
Üçüncüsü, bu yöntem, parayı ihtiyacı olanlara hükümetler aracılığıyla iletmektedir. Bu hükümetler müsrif ve yozlaşmış oldukları için paranın çok az kısmı gerçekten ihtiyacı olanlara ulaşmaktadır. Bu hükümetleri daha da zenginleştirmek sorunu büyütüyor. Bu duruma en feci örnek, Zimbabve’nin gaddar diktatörü Robert Mugabe olmuştur.
Sonuç olarak, tepeden aşağıya yöntemler çöktüğünde büyük sorunlara sebep olurlar. Hedef tutturulamadığında ya da niyetlenilmemiş sonuçlarla karşılaşıldığında, tek bir programa büyük paralar harcamak, çok daha tahripkar sonuçları beraberinde getirir. Bütçe ne kadar büyükse programı değiştirmek ve hatalardan ders almak da o kadar zorlaşır.
Yakın zamanda bir grup insan tamamen farklı ve basit bir çözümle ortaya çıktı; Parayı yoksullara dağıtıp istedikleri gibi harcamalarını sağlamak. Kimi yiyecek alır, kimi çatısını yeniler, kimi de tavuk satın alıp yumurtalarını satar. Ne istediklerine onlar karar verir. “Give Directly” aşağıdan yukarıya çalışan bir yardımlaşma örneği. İnsanların neye ihtiyaçları olduğunu düşünmektense parayı direkt onlara vererek sorunu çözer.
Give Directly karar verme yetkisini yoksul insanlara verir. İnsanların hayatlarını daha kaliteli hale getiren verimli bir yöntem. Dış yardımların aksine Give Directly gönüllülük usulüne dayanır. Bu da parayı vermeye ancak sen karar verirsen bu sistemin yürüyeceği anlamına gelir. Bu da maliyetin azaltılması, verimin artması ve hatalardan ders çıkarılması için büyük bir motivasyondur. Büyük sorunlar büyük çözümlere gerek duymayabilir. Bazen büyük sorunlarla baş etmenin en iyi yolu, insanlara kendi küçük fikirlerini deneme fırsatı vermek ve doğru olanı bulmaktır.
Kaynak: Learnliberty.org
Konuşmacı: Prof. Matt Zwolinski / University of San Diego
Çeviri: Mehmet Dinç
Redaksiyon: Ahmet Altundal