Toplum nedir? Bireylerin, topluma karşı ne tür yükümlülükleri vardır? Toplumun bireye karşı yükümlülükleri nelerdir? Profesör Aeon Skoble, eğer toplumu önemsiyorsak, bu yapıyı oluşturan bireyleri, onların haklarını görmezden gelemeyeceğimizi ve her bireyin eşit derecede saygıyı hakettiğinden bahsediyor. Konu hakkında daha derinlemesine okumalar yapmak isteyenler aşağıdaki bağlantıları takip edebilirler;
Methodological Individualism [Article]: Arnold Kling shares a quote from Donald J. Boudreaux underscoring the importance of methodological individualism when looking at the whole range of social phenomena.
The Collectivist Illusion [Article]: Tibor R. Machan examines the problem of grouping human beings and ascribing to them capacities only individuals can have.
The Dangers of Collectivism [Article]: Dennis Bechara explains how government intervention alters the nature of society and our relationship to government.
Liberalism [Article]: Gerald Gaus and Shane D. Courtland provide a broad philosophical overview of liberalism, highlighting in particular the classical liberal philosophical perspective.
Bireycilik Kolektivizme Karşı
Felsefi liberalizmi tanımlayan en önemli karakteristiklerden biri, bireycilik düşüncesidir. Her insan, diğer tüm insanlar gibi, saygıyı ve itibarı hak eden, diğerlerinin özgürlüklerine karışmadan, dilediğini yapma özgürlüğüne sahip, özerk bir bireydir.
Ancak biz sosyal varlıklar değil miyiz? Yaşamak için bir topluluğa ihtiyaç duymuyor muyuz? Ve eğer cevap evet ise bu, bireysel hakların büyük bir hata olduğu anlamına mı geliyor? Aslında sosyal varlıklar olduğumuz doğru, ama bu, bireyciliğin bir hata olduğu anlamına gelmez. Karl Marx, kimliklerimizin tamamen dahil olduğumuz sosyo-ekonomik sınıf tarafından inşa edildiğini ve bu bireyci özerkliğin bir aldatmadan ibaret olduğunu iddia eder. Ona göre, nasıl düşüneceğinize egemen ekonomik sistem karar verir. “Liberal proje kusurluydu..”, der Marx, çünkü insanların işgücü, kapital, toplum ve hatta kendileri hakkında yanlış fikirler edinmesine neden oldu. Mussolini de insanların işgücü, kapital, toplum ve kendileri hakkında yanlış fikirlere sahip olduğu gerekçesiyle liberal projenin kusurlu olduğunu iddia eder; ama onun iddiasına göre, kimliğimiz sınıf tarafından değil de, kendi etnik kökenimiz tarafından oluşturulur ve belirlenir.
O günlerde az sayıda kişi bu iddialara karşı çıkabiliyordu ve kimliğimizi toplumun belirlediği fikri daha yaygındı, dolayısıyla liberalizm kusurlu bir projeydi. Bu, kimi zaman liberal bireyciliğe karşı komüniteryan argüman olarak adlandırıldı. Ama ‘komünite’ ne? Hepimiz aynı zamanda farklı komünitelere mensubuz: aile, kasaba, etnisite, bölge, millet, din. Bunlara ilaveten, ilgi ve eğilimlerimiz, uzmanlık alanlarımız, hobilerimiz, sportif bağlılıklarımız ve diğer tercihlerimiz doğrultusundaki topluluklara mensubuz. Muhakkak ki, tüm bunlar kim olduğumuzun belirlenmesinde rol oynamaktadır. Ama bunlardan herhangi birinin diğerlerine göre daha baskın olduğunu söylemek çok zor.
Komüniteryanizm, ‘etki etme’ ile ‘belirleme’ arasındaki ince farkı atlamış görünüyor. Fikirlerimize etki eden pek çok şey olmasına rağmen, hala değerlerimiz ve eylemlerimiz hakkında seçim yapabiliyoruz. Her şeyi kendi kendinize yapmak zorunda olsaydınız, hiçbir şeyi tam olarak yapamayacaktınız. Bir komünitenin parçası olmak, işgücünü paylaşmamıza ve uzmanlaşmaktan kaynaklanan faydayı arttırmamıza olanak sağlar.
Sosyal hayatın ekonomik faydaları yanında, aynı zamanda arkadaşlığa, kültüre ve eğlenceye de gereksinim duyarız. Ancak bunları sosyal hayattan sağlarız çünkü bizler bireyiz. Toplumun sunduğu pek çok şey olmasının bir nedeni hepimizin biraz farklı olmasıdır. İnsanların ilgi, yetenek ve tercihlerindeki bu farklılıklar bireyselliğimizin kanıtıdır, ve tüm bu farklılıklar bir araya getirildiğinde, toplum, bunların göstergesi durumundadır. Eğer herkes aynı şekilde düşünseydi ve aynı şeylerden hoşlansaydı toplum çok daha az ilgi çekici bir yer olurdu. Bu sebeple “toplumu korumak için insanları özerk bireyler olarak düşünmeyi bırakmalıyız” fikri geçmişte kalmıştır. Gerçekten toplumların refahını ve toplumun insanın gelişimine yaptığı katkıyı önemsiyorsak, bunu sağlayanın sıradışı ve özerk bireyler olduğu gerçeğini aklımızda tutmalıyız.
Kaynak: Learnliberty.org
Konuşmacı: Prof. Aeon J. Skoble / Bridgewater State University
Çeviri: Gökçe Küçük
Redaksiyon: Bünyamin Aydın