Konu hakkında daha derinlemesine bilgi sahibi olmak isteyenler aşağıdaki bağlantıları takip edebilirler;
- Cliches of Socialism: “I Prefer Security to Freedom” [Article]: Leonard E. Read’s short essay on the consequences of preferring security to freedom.
- TSA Unitended Consequences? (Video): Steven Horwitz discusses potentially deadly unintended consequences of increased security at airports.
- Privatizing Airline Safety and Security: The FAA Has No Incentive to Perform [Article]: Paul A. Cleveland and Thomas L. Tucker examine the FAA’s impact on security and liberty.
ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK
Özgürlük ve güvenlik arasındaki ilişki nedir? Özgürlük bir noktaya kadar, güvenlik gerektirir. Her köşede sizi öldürüp mülkünüze el koyabilecek insanlar tarafından kenara çekiliyorsanız, özgür hissedemezsiniz. John Locke, Hükümet Üzerine İkinci İnceleme adlı eserinde devletin görevinin öncelikle can ve mal güvenliğini sağlamak ve özgürlüğü garanti altına almak olduğunu savunmuştur. Ancak canınız, özgürlüğünüz ve malınız garanti altında olduğunda özgürlüğünüzü yaşamaya, yapmak istediklerinizi hayata geçirmeye başlayabilirsiniz.
Devletten bu üçünün dışında bir şeyleri de garanti etmesini istersek ne olur? Sonuçta dünyada pek çok tehlike var. Hayat risklerle dolu. Devletten bizi bunlara karşı da korumasını istediğimizi düşünelim: Terörizm, hastalık, yaşlılıkla gelen diğer riskler… Bir kere riskli davranışlar ve yaşamın içerdiği riskleri düşünmeye başladığımız zaman, devletin yapması gereken pek çok berbat iş olacağını görürüz.
Peki devletten tüm bunlara karşı bizi korumasını istemeli miyiz? İşte dikkate alınması gereken birkaç şey: Güvenlik talebi, maliyetiyle beraber gelir. Peki maliyeti nedir? Bu maliyet, sadece para değildir. Sadece zaman ve enerji de değildir, bu maliyet aynı zamanda özgürlüğümüzdür; çünkü devletin kontrol ettiği alanlar arttıkça, bizim kontrolümüzde olan alanlar daralacaktır ve öyle bir noktaya gelebiliriz ki bu noktada tam anlamıyla hiçbir özgürlük kalmamış olabilir. Devletten hiçbir sınırlama olmaksızın, her riske karşı güvenlik talep ettiğimizi düşünelim. Bu durumda aslında tüm hayatımızla ilgili takdir hakkını kendi ellerimizle başka bir varlığa, devlete teslim ediyoruz. Hal böyleyken, pek bir özgürlüğümüz kalmayacaktır. Ama bu noktada sadece özgürlükten değil aynı zamanda güvenlikten de mahrum kalmış olacağız; çünkü artık yaşamlarımız üzerinde kontrol sahibi biz değil bir başkası olacak. Bu durum, Benjamin Franklin’in ünlü sözünü anımsatıyor: “Geçici bir güvenlik için temel özgürlüklerinden vazgeçenler, ikisinden de mahrum kalmaya mahkumdurlar”. Bilgece bir söz.
Özgürlük ve güvenlik, dengelenmesi gereken iki kavramdır. Daha çok güvenlik elde ettikçe daha az özgürlüğe sahip olursunuz. Peki özgürlük-güvenlik dengesinde sınırı nasıl çizmeliyiz? Farklı inanışlara sahip insanlar değişik görüşler belirtebilirler fakat ben Franklin’in sözüne bir perspektif daha eklemek istiyorum. Özgürlük kavramıyla arasında bir ilişki bulunan tek kavram “güvenlik” değildir, aynı zamanda saygınlıktır. Özgürlük, bize saygınlık kazandırır. Bu yüzden, güvenlik için özgürlüğümüzü feda edersek, özgürlüğümüz kadar saygınlığımızdan da kaybederiz. Bu çok yüksek bir bedel gerektirir ve bir kere özgürlükten vazgeçtiğimiz zaman, onu geri alabilmek oldukça zor olacaktır.
Kaynak: Learnliberty.org
Konuşmacı: Prof. James Otteson / Yeshiva University
Çeviri: Seçkin Sosyal
Redaksiyon: Ahmet Altundal