Konu hakkında daha derinlemesine bilgi sahibi olmak isteyenler aşağıdaki bağlantıları takip edebilirler;
- Frequently Asked Questions [Text]: Anarchy seems very radical to many people. If you’re wondering how anarchy would work and you want to learn some common critiques, check out this thorough FAQ written by economist Bryan Caplan.
- Friedman’s “The Machinery of Freedom” [free eBook]: For David Friedman, anarcho-capitalism isn’t just an abstract thought experiment. In his book “The Machinery of Freedom,” Friedman provides a blueprint for anarcho-capitalism, and outlines the benefits of anarchy.
- Primer on Rothbard [Text]: If you are interested in a more detailed discussion of Rothbard’s anarcho-capitalism philosophy, check out this thorough primer by Edward W. Younkins.
LİBERAL DÜŞÜNCE EKOLLERİ: ANARKO KAPİTALİZM
Şimdi Murray Rothbard, David Friedman ve anarko-kapitalizme biraz daha yakından bakalım. Murray Rothbard, birçok eseriyle tanınıyor, ancak bunlar içinden “Yeni bir Özgürlük İçin” en tanınmışı. Milton Friedman’ın oğlu olan David Friedman ise “Özgürlüğün İşleyişi” isimli bir kitap yazmıştır. Bilindiği gibi, ne zaman anarşizmin lafı geçse insanların aklına ya sol temelli ya da kolektivist bir fikir gelmektedir. Fakat klasik liberal düşünce içinde kapitalizm temelli bir anarşist düşünce ekolü de vardır. İşte bizim göz atacağımız konu budur.
Murray Rothbard fikirlerini doğal haklara dayanarak temellendirmiştir. Bu bakımdan fikirleri Rand, Nozick ve bu düşüncede olan diğer düşünürlere benzemektedir. Rothbard aynı zamanda Mises’ten de çok etkilenmiştir ve “saldırmazlık ilkesi” kavramını oluşturmuştur. Buna göre meşru müdafaa dışında güç kullanmak her zaman yanlıştır. Şiddet, yalnızca size saldırı teşebbüsünde bulunan bir kişiye karşı kullanılabilir, bunun dışındaki durumlarda şiddete başvurmak daima yanlıştır. Rothbard, devletin meşru olup olmadığını sorusu sorarken, bu ilkeyi dikkate almamız gerektiğini söylemektedir.
David Friedman, babasının metodolojisini büyük oranda savunmakta ama konuya başka bir açıdan bakmaktadır. Bahsedilen, Chicago Ampirik Analiz Okulu’nun yöntemidir. Friedman’a göre bu soruyu şu şekilde cevaplayabiliriz: Piyasa mı, yoksa devlet mi daha verimli çalışıyor? Burada birbirinden çok farklı iki metodoloji vardır: Birisi doğal haklara, diğeri ise sonuçlara dayanıyor. Peki neden devletin sınırlandırılması, hatta devletin hiçbir şekilde olmaması gerektiğine inanmaktadırlar?
Bu soru, başka bir soruyu da beraberinde getirir: “Devlet” nedir? Alman sosyolog Max Weber’in devlet hakkında çok klasik bir tanımı vardır: Devlet, belirli bir toprak parçası üzerinde, bir gücün meşru tekelini ilan etmesiyle oluşan kurumdur. Yani devletin hükmettiği toplum içinde ondan başka kimsenin güç kullanmak gibi bir hakkı yoktur.
Rothbard bu fikri eleştirmeye şu soruyu sorarak başlar: “Devletin işlevi nedir?”. Devletin işlevi, haklarımızı çiğnemektir. Devlet, bütün ihtiyaçlarını zor kullanarak karşılamaktadır. Eğer yapmamızı istediği bir şeyi yapmazsak, devlet bizi hapishaneye atacaktır. Mesela Rothbard verginin hırsızlık olduğunu söyler. Eğer herhangi birisi çıkagelse ve gelirimizden %25-40 oranında pay alsa ve üstüne bunu vermezsek bizi hapse atacağını söyleseydi, biz onu “hırsız” veya “suçlu” ilan ederdik. Rothbard şunu sorar: “Aynısını devlet yapınca, yani gelirimizden %25-50 oranında pay alınca, neden farklı davranıyoruz?”. İşte devlet, basitçe, haklarımızı ihlal eden bir suçludan ibarettir.
David Friedman, devletin kaçınılmaz olarak verimsizliğe sürükleneceğini düşünür. Friedman ampirik bir yaklaşımla, devletin verimlilik düzeyiyle, piyasanın verimliliğini karşılaştırır. Bu analiz sonucunda piyasanın, devletten daha verimli olduğu sonucuna varır. Friedman’ın babası Milton Friedman, piyasanın devletten daha verimli olduğu tezinin her zaman geçerli olmadığını söylemişti, ancak David Friedman bu tezin her zaman geçerli olduğunu ampirik temelde savunur. Çoğu insan savunma ve yol yapımı gibi hizmetlerin sadece devlet eliyle sağlanabileceğini düşünür, ancak David Friedman piyasanın bu hizmetleri daha verimli bir şekilde karşılayabileceğini öne sürer. Friedman’ın Özgürlüğün İşleyişi adlı kitabında öne sürdüğü tez budur.
Anarko-kapitalistler şu fikre varır: En iyi toplum, devletin hiçbir şekilde olmadığı anarşist toplumdur. Devlet hem ahlaken gayrimeşrudur, çünkü devletin bizler üzerinde herhangi bir bireyden daha çok hakkı yoktur, hem de verimsizdir, çünkü piyasa, mal ve hizmet üretiminde devletten daha verimli çalışır. Örneğin şu gerçeği unutuyoruz: Özel güvenlik sektörü, polisten daha fazla istihdam sağlamakta. Çoğu insan, polis eliyle değil, özel güvenlik kurumlarınca korunmaktadır. Bunları gözardı ediyoruz. Başka bir örnek: İşletmeler arasındaki anlaşmazlık durumunda birçok kişi, devletin mahkemelerine gitmiyor; anlaşmazlıklar, özel sektör tarafından kurulmuş arabulucu şirketleriyle çözülüyor. Çünkü devletin mahkemeleri çok yavaş, liyakatsiz ve güvenilmezdir. Birçok işletme, böyle durumlarda işlerini halletmek için özel arabulucu şirketleri tercih etmektedir.
Anarko-kapitalistler devletin alternatiflerinin bu hizmetleri sağlayabileceklerini düşünürler ve aynı zamanda şunu iddia ederler: Diyelim ki, devleti minimalleştirdik. Ancak minimal bir devlet bile, hiçbir zaman ilk başta olduğu kadar küçük kalmayacaktır. Bu devlet, zamanla istikrarsız bir yapıya dönüşecektir. Ve bu durumda devlet büyük bir ihtimalle ya minimal bir devlet olarak başlayıp sonra büyüyecek, büyüyecek, büyüyecek ve büyüyecek ya da anarko-kapitalistlerin de istediği gibi devlet tümden kalkacak ve anarşist topluma geçilecektir.
Kaynak: Learnliberty.org
Konuşmacı: Dr. Nigel Ashford / Institute for Humane Studies
Çeviri: Burak Özcan
Redaksiyon: Ahmet Altundal