Konu hakkında daha derinlemesine bilgi sahibi olmak isteyenler aşağıdaki bağlantıları takip edebilirler;
The Militarization of U.S. Domestic Policing (The Independent Review article): Academic work investigating the militarization of police, and the role of “constrained government” by professors Abby Hall Blanco and Chris Coyne.
How U.S. Police Came to Look Like Soldiers (article): Professors Chris Coyne and Abby Hall Blanco write on the origins of police militarization.
History of Police Militarization (Learn Liberty video): This video looks into what brought us to where we are today with regard to the war-like nature of policing in the U.S.
Police Brutality in the Baltimore Riots & the Rise of Police Militarization (Learn Liberty Video): This video looks at the police response to protests in Baltimore following the death of Freddie Gray.
Dış Politika II: Amerika’da Polisin Askerileştirilmesi
Amerikan sokaklarında tank süren, muharebe teçhizatı giyen ve sivil itaatsizliğe karşı askeri silah kullanan polis memurları daha çok görünmeye başladı.
Ferguson veya Baltimore’dan kamera görüntülerini izlediğinizde, bir toplumu koruyan polislerden ziyade bir savaş alandaki askerleri izlediğinizi düşünebilirsiniz.
Bu sonuç yılların oluşumudur. SWAT ekipleri ve yarı-askeri polis birlikleri gibi askeri eğitimler alan ve askeri ekipmanlar kullanan polis güçleri, ilk olarak 1960’larda kullanıldı. O zamandan bu yana, görevlendirilme sayıları giderek artmaktadır. SWAT ekipleri, Amerika’da 1980’de yıllık 3000 görevde konuşlandırılırken, şu an yılda tahmini 80.000 kez konuşlandırılmaktadırlar.
Bu nasıl oldu? Sonuçta, polis ve ordu çok farklı alanlarda hizmet etmekle görevli. Polislerin görevi, sivillerin yaşadığı yerlerde onları korumak ve toplumun huzuru sağlamaktır. Ordu ise dış tehditleri ortadan kaldırmak ve ulusal güvenliği sağlamakla yükümlüdür. Yine de bazı polis birlikleri, görevleri sivil suçları durdurmaktan çok düşman askerleriyle savaşmakmış gibi davranıyor.
Bu değişimin bir büyük sebebi, “boomerang etkisi”dir. Hükümet, yurtdışına gönderdiği özel birlikler için taktikler ve silahlar geliştiriyor; ve bu birlikler eve döndüklerinde, öğrendikleri savaş tekniklerinin burada da görülmesi kaçınılmaz oluyor.
Polisin nötrleştirilmesinde bunun ne anlama geldiğini görmekteyiz.
İlk SWAT ekibi, bir deniz piyadesi olan ve Vietnam’da görev yapmış John Nelson tarafından kuruldu. 1960’larda eve döndüğünde, Los Angeles Emniyet Müdürlüğü’ne (LAPD) atandı. Vietnam’da Nelson, elit gücün bir parçası olan keşif birliğindeydi. Aldıkları ileri düzey askeri eğitim, yüksek öldürme oranları ve düşman hatlarının ardındaki operasyonlarıyla bilinirlerdi.
1965’teki Watts ayaklanmalarında, LAPD geniş kalabalığı kontrol edecek bir yol ararken, Nelson bunu askeri eğitimini kullanabileceği bir fırsat olarak gördü. Benzer olaylara karşılık vermek için, özel silahlarıyla ileri düzeyde eğitilmiş polis birlikleri oluşturmayı önerdi.
Bu fikir, Bizzat II. Dünya Savaşı’nda savaşmış , kıdemli bir polis memuru olan Daryl Gates tarafından desteklendi. Öncelikle tamamı askeri tecrübeye sahip, LAPD’nin en iyi 60 nişancısıyla ilk SWAT birliğini oluşturdular ve Nelson, Vietnam’da öğrenmiş olduğu gerilla savaş taktiklerini onlara öğretti.
Savaşın bu enstrümanlarıyla eğitilen personeller, şimdi Amerikan sivillerine karşı aynı taktikleri ve zihniyeti kullanmaya hazırdılar. SWAT yapısı, LAPD’nin kalıcı bir parçası oldu ve bu konsept ülkenin her tarafındaki polis şubelerince 1971’den itibaren kullanılmaya başlandı. Dolayısıyla boomerang etkisi, askerlerileşmiş polis birliklerinin icadını açıklar fakat bununla da bitmez.
Askeri düşünce, uyuşturucu ve terörle mücadele üzerinden diğer başlıca yerel politik arenalara da sızdı. Bu iki çatışma alanı, uluslararasi ilaç kartelleri
ve terörist örgütler gibi yurtdışındaki düşmanlarla ilgiliymiş gibi görünse bile, savaş, sivil ilaç satıcıları ve yurtiçindeki terör tehditlerine karşı mücadeleyle beraber yürütülüyor. Bu, federal hükümete ait paranın büyük bir kısmının bu alanda mücadele etmesi için yerel Emniyet Müdürlükleri’ne aktarıldığı anlamına gelmektedir.
Örneğin; zırhlı ve ağır silahlı SWAT ekipleri, şüphelilerin kanıtları kaldırmasını engellemek için rutin olarak evlere şiddetli baskınlar düzenler. Ne yazık ki, bu şiddetli çatışmalar sık sık istenmeyen sonuçlara yol açar: Masum şüphelilerin, yoldan geçenlerin ve bazı durumlarda polis memurlarının ölümü.
Şiddete başvurmayan suçluları tutuklamak için ezici güç kullanımı, geleneksel polislik anlayışından çok farklıdır.
Boomerang etkisi, donanım aracılığıyla askerileştirilmis polis merkezlerinin yayılmasını kolaylaştırmıştır. Kongrelerden geçen yasalarla, polis merkezlerinin Savunma Bakanlığı’ndan (DOD) ek askeri malzeme alımına izin verilmiştir. 1033 Programı yönetmeliğiyle 2011’de, 500 milyona yakın teçhizat devlete ve yerel kanun uygulayıcılarına transfer edildi.
DOD ve Ulusal Güvenlik Bakanlığının diğer programları, Emniyet Müdürlükleri’nin silah edinmeleri için ilave yollar sağlamaktadır. Bu kurallarla, küçük şehir ve kasaba yönetimleri bile zırhlı araçlar, silahlar, gözetim teçhizatları ve dahası terör tehdidiyle mücadele veya uyuşturucu kartellerini takip ederken ihtiyaç duyulan teçhizatlar gibi ekipmanlar edinmeye başladı.
Dolayısıyla şu an, bazı polis güçleri aynı donanıma sahip olsa da henüz askeri polis birliklerinin düşünce yapısına sahip değil. Bugün, askerileşmiş polis güçlerine karşı halk protestoları ve büyüyen bir farkındalık var. Ancak, bu farkındalığın benzer taktiklerin yayılmasını durdurmaya yeterli olup olmayacağı belirsiz.
Sürekli reforma ihtiyaç var. 1033 Programı’nı gibi yürürlükten kaldırmak veya önemli ölçüde değişikliğe uğratmak bir seçenektir. Daha da önemlisi, çoğu insanın, dış müdahalenin eve dönüldüğünde hayatlarını etkileyebileceği yönleri bilmeye ihtiyacı var.
Kaynak: LearnLiberty.org
Konuşmacı: Abby Hall Blanco, Tampa Üniversitesi
Çeviren: Bahar Ezgin
Redaksiyon: Seçkin Sosyal