AHBAP-ÇAVUŞ KAPİTALİZMİ
“Wall Street’i İşgal Et” eylemcileri Amerika’da şirketlerin gücünün kontrolden çıktığından şikayet ediyorlar. Şirketlerin devletle ilişki içinde olduğunu dile getiriyorlar. Amerika da kontrolden çıkmış bu şirketlerden zarar görüyor. Peki bu problemi nasıl çözebiliriz? Ekonomide oyunun kurallarını nasıl daha adil hale getirebiliriz? Her şeyin basit bir çözümü olduğunu düşünmek kulağa çok hoş geliyor: Bazılarına göre yapmamız gereken tek şey, şirketleri ve ekonomiyi düzenleyip denetlemesi için devletin gücünü artırmak. Bu çözüm önerisinin temelinde yatan tez şu: Devletler halka karşı sorumludur ama şirketler değildir. Ancak bu öneri, tam tersine problemin asıl kaynağı olabilir.
Devlete ekonomide “kazananları” ve “kaybedenler”i tayin etme gücünü verdiğinizde, kazananlar “zenginler” ve “arkası sağlam olanlar” olacaktır. İşte bunun iki nedeni: İlk olarak, ekonomiyi regüle eden güç, imtiyazları dağıtacak güç ile aynıdır. Bunun nedeni şudur: Kamu kuruluşları, bir endüstriyi regüle edebilecek, şirketlere devlet yardımı verebilecek güce sahip olduğunda ve ekonomi oyununun kurallarını belirlediğinde, ilgili gruplar üzerinde muazzam finansal etkilere yol açar. Bu yüzden şirketler, siyasi gücü etkili bir şekilde kullanmaya çalışırlar. Durumu sallantıda olan ne kadar şirket varsa, siyasete o derece etki etmeye çalışacaklardır. Bunun için lobicilik, siyasi kampanyalara destek, siyasetçilerle randevular vb. yöntemlere yatırım yapacaklardır. Herhangi bir sektör seçin: Finans, tarım, sağlık, otomotiv üretimi ve diğerleri… Yürürlükte olan regülasyonların, onları talep eden bir veya birden fazla şirket tarafından şekillendirildiğine, hatta bazen kısmen onlar tarafından yazıldığına bahse girebiliriz.
İkinci olarak, regülasyonlar küçük işletmelere, büyüklere verdiklerinden daha fazla zarar verirler. Yani daha fazla regülasyon, daha fazla büyük işletme demektir. Ve bunun nedeni, sırf büyük işletmelerin lobicilik faaliyetleri değildir. Regülasyonları anlamak ve işletmenize uygulamak bile başlı başına bir maliyettir. Çetrefilli evrak işleri, raporları yeni ekipman alımları ve altyapı modernizasyonlarını tamamlamaktan bahsetmiyorum bile. Bütün bunlar personelinizin zamanına ve paraya mal olur. Büyük ve köklü şirketler sadece uyum sağlamaya odaklanmak amacıyla daha kolay personel istihdam edebilir, gerekli iyileştirmeler ve diğer ihtiyaçların maliyetini karşılayabilir. Ancak birçok küçük işletmenin bunları yapmaya gücü yetmez. Bu da onların ya kapanması ya büyümelerinin engellenmesi ya da işe hiç başlamayacakları anlamına gelir. Bir kamu kuruluşu olan Küçük İşletmeler İdaresi, 20 veya daha az çalışanı olan küçük işletmelerin devlet regülasyonlarını uygulamasının, 500 ve daha fazla çalışanı olan büyük şirketlerden %40 daha maliyetli olduğunu tahmin etmektedir.
Dolayısıyla kapsamlı bir devlet regülasyonu, doğası gereği büyük şirketlerin daha da büyümesinin önünü açar, küçük işletmelere zarar verir, yeni açılan işletmelerin ise cesaretini kırar. Bunlar kamu otoritesinin bir sonucu olarak şirketler ve devlet arasında varolan halihazırdaki gizli anlaşmaların sonucudur. Anlatacaklarım paradoks gibi görünecektir, ancak devletin ekonomiye müdahalesini azaltırsak, şirketlerin elde etmek için yarıştıkları “siyasi güç” azalır, nemalanabileceği devlet imtiyazları ve parasal yardımlar azalır, devlet küçülünce ele geçirebilecekleri bir alan da kalmaz. Büyük ve küçük firmalar için daha dengeli bir rekabet alanı oluşur.
Ahbap-çavuş ilişkileri ve korporatizm kontrolden çıkmış yangın gibidir. Birçok önemli açıdan, piyasa üzerindeki devlet otoritesi yangına körükle gider. Yangını söndürmek isterseniz, yakıtı kesmemiz gerekir.
Kaynak: Learnliberty.org
Konuşmacı: Prof. Jason Brennan / Georgetown University
Çeviri: Muhammed Alparslan Şamhal
Redaksiyon: Ahmet Altundal